Zaten çocukluk ve genç dönemimizde bizlerin bazı şeyleri bilmesi mümkün değildi. Güzelim yurdumuz yasaklar yurduydu. Mecliste, basında, camide, çarşıda, okul müfredatında ve her yerde her zaman sadece Türkler vardı. Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Yahudilerin, Keldanilerin, ve daha başka inanç ya da etnik toplulukların var olduğunu ya bilmezdik ya da haklarında kulaktan dolma yalan yanlış bilgilere sahiptik. Aile büyüklerimizde zaten bu konularda çok fazla konuşmazdı. Kanımca, konuşmaları durumunda aile fertlerinin zarar göreceği ve özellikle gençlerin geleceğinin kararacağından çekiniyorlardı. Nasıl çekinmesinler? Ağzı yanan yoğurdu üfler! Şeyh Sait isyanında ailemin ileri gelen erkekleri toplanıp Şevki Bey’in tarlasına götürülüyor ve tam kurşuna dizilecekleri esnada bir “
mucize” sonucu kurtuluyorlar.
Üniversite yılları ve sonrasında “
sınıfsız ve sınırsız bir dünya” mücadelesine giriştim. O zamanlar bu konularda yeterli bilgi birikimine sahip olmadığımdan olacak ki; Ermenilerin, Süryanilerin, Yahudilerin, Keldanilerin ve daha birçok inanç/etnik topluluğun var olma, hak ve hukuk mücadelelerine gerekli ilgiyi göstermede yetersiz kaldım. Ayrıca o dönemle ilgili önemli eksikliklerimden biride tarih bilincinden yoksunluktur. Eğer yeterli şekilde tarih bilincine sahip olsaydım Zekarya amcamın anlatımlarını, özellikle Şeyh Sait ve Ermeni olaylarına dair anlatımları ile Faho dedemin Çermik’teki ailelere, köylere ve özellikle Sinagog ve maşatlıkla ilgili anlatımlarını kayıt altına alırdım. Tarihi kişilere, yerlere ve olaylara dair bilgi ve belgeleri toplardım; kendilerini, mümkün değilse görüntüleyerek fotoğraflarını muhafaza ederdim. Tarihi fırsatı kaçırdım. Kuş misali bilgiler uçup gitti.
Uzatmayayım. 2011 yılının sonunda Çermik’teki sinagogla ilgili elime bir fotoğraf geçti. Gönderen Çermikli genç dostum Abbas Oruç’tu. Telefon açıp fotoğrafı ne zaman çektiğini ve elinde sinagoga dair başka fotoğraflar olup olmadığını, eğer başka fotoğraf yoksa benim için çekebileceği kadar fotoğraf çekmesini rica ettim. Abbas Oruç da elinde başka fotoğrafların var olduğunu, ama fotoğrafların kendi çekimleri olmadığını, Hamdullah Işık ve Mustafa Karabulut tarafından 2011 yılında çekildiklerini ve onların olurlarını alabilirse fotoğrafları gönderebileceğini bildirdi. Ve sonrasında sağ olsun fotoğrafları gönderdi
[1].